YANSIMALAR |
|
TOPLULUĞUNA
sitemize verdiği
destek için
TEŞEKKÜR EDERİZ |
|
Kitaplar > Kitaplardan Seçme Tümceler |
|
|
Üçüncü Kitaptan Seçme Tümceler
- Peygamber demek, Allah'tan kuluna (Zâtından sıfâtına), yahut, gayb âleminden şuhûd âlemine, zamanın ahkâmına göre, haber getiren demektir.
- Peygamberlerin bildirdiklerini dinleyenlere, onların sohbetlerinde bulunanlara " Ashab " denir.
- Peygamberler " mâsûm "durlar ama,mâsûmiyetleri " Vahy "in geldiği anlara mahsûstur.
- Mucize, " ân 'da mevcûd olan bir vakıanın (olayın) zaman da gösterilmesidir." diye tarif edilebilir. Bunun yaradılışla ilgili en güzel örnekleri : Âdem'in ana ve babasız, Havva'nın ana'sız ve İsa'nın da baba'sız yaradılışlarıdır. Bu yaradılışta, İsa'nın babasının Âdem, Havva'nın annesinin de Meryem oluşu ân'a ait bir keyfiyet olduğu için, zamanda bunlar, anasız ve babasız dünyaya gelmiş gibi görünmektedirler.
- Yunan'lılara bakın... Onlarda Sokrat, Eflâtûn, Aristo vb. gibi pek çok "peygamber" vardır.
- Kendini bilen in, peygamber olduğunu söylemek dahi mümkündür. Çünkü, kendini bilen Allah'ın sırlarını da bilmeye başlar.
- Kendisinin (Mûhammedin) bedenen gelişine kadarki tüm peygamberler, O'nun felsefesinin birer gelişim aşamasından ibârettir.
- Gurur undan Âdem'e secde etmeyenin " Şeytân " olduğunu söylemeye her hâlde gerek yoktur.O zaman ile bu zaman arasında hiçbir fark yoktur, zira dem bu dem 'dir.
- " Masdar-ı gayri mîmi " " Ahad "dır. Masdar " Ahmed ", masdar-ı mîmi ise " Mûhammed "dir.
- Allah'ın Mûhammede verdiğine " irsâl ", Mûhammedin ümmetine verdiğine de " mürsel " denir.
- Mûhammed aynı zamanda, " Rabbül âlemin "dir. Çünkü, diğer peygamberlerin hepsinin lânetlediği bir kitle olmasına rağmen, O hiçbir kitleyi lânetlememiştir
- " Miraç ", insân düşüncelerinin iyice berraklaşması ve rûh hâlini alması demektir. Miraç, enfüsle âfakın birleşme noktasıdır ki, buna biz, " cem noktası " diyoruz. İnsân, aklını geliştirdikçe "urûc" eder. Urûc'un sonuna " miraç " denir.
- Beş vakit namazın konmasının nedeni, beş mertebeyi ( âlem-i lâhût, âlem-i ceberrût, âlem-i melekût, âlem-i milk ve âlem-i nâsut ) anlatabilmektir. Bu beş mertebeyi hatmeden insân, urûc edip geri dönmüş, yâni miracını tamamlamış ve geri döndüğünde de, " Beni gören O'nu görmüştür " demeye hak kazanmıştır.
- Tohumdan tekrar tohum meydana gelmesine " tohumun miracı " denir.
- Her kesin miracı , birbirinden farklıdır. Bu kural peygamberler için de geçerlidir , sâlik ler için de.
- Kâinatta Rûh 'un vahdetine " Hakk " denir. "Biz âyetlerimizi enfüs'te ve âfak'ta gösteririz ki onların hak olduğunu açıkça görüp anlayabilesiniz. (41/53)"
- Cebrâil, aklın mümessili olduğu için, kendi hududunun ' sitre-i münteha 'sında kalmıştır. Muhammedin bundan sonraki ilerleyişini sağlayan " Refref "tir, yâni, " Aşk "tır. Olayın bundan sonrası, tıpkı bir radar gibi, kendinden kendine olan bir alış veriştir.
- Allah'ın varlığını gösteren şeylere, " ilâh " ve " ilâhe" denir. Tek tanrılı dinlere gelmezden, yâni, Allah kavramı insânlarda gelişmezden önce, çok tanrılı dinlerden geçilmiş olması, Allah'ın " Ben her gün bir şândayım . (55/29)" deyişinin sonucudur.
- " Din " kavramı, ilkel toplumlarda, çok tanrılı lık şeklinde başlamıştır. Bunun nedeni, Allah'tan vâki olan, değişik görüntüler, değişik esmâlardır. İnsânlar gördükleri güçlü esmâlardan korktukları ve onların bir müsemmadan çıktığını anlayamadıkları için, korktukları şeylere "ilâh" nazarıyla bakıp tapmaya başlamışlardır . Putlar ve totemler , korkulanların sembolize edilmesiyle oluşturulmuştur. İnsânlar arasında da, gücüyle temayüz edenler, tanrılaştırılmış ve sonuçta ortaya Yunan tanrıları çıkmıştır. İnsânlık geliştikçe, din de bu gelişmeyi tâkibetmiş ve zaman içinde, aklın tekâmülü yle bu tanrıların tümü, bir Allah kavramında birleştirilmiştir. Böylece tek tanrılılığa, yâni tevhid e geçilmiştir.
- Allah nazarında, hangi din olursa olsun, esası " teslimiyet "tir ve kişi hangi dinde olursa olsun, tam anlamıyla teslim olmuşsa , müslümân olarak kabul edilir. Çünkü, İslâm, selâm, müslümân, teslim kelimelerinin tümü aynı kökten türmiştir.
- Dinde şeriât, dirlik, düzenlik demektir. Hakîkat sevgi, mârifet bilgi 'dir. Tarîkat ise, halktan Hakk'a meyildir .
- Kalb temizliği mevcûd oluğu taktirde, hiçbir dini ve din mensûbunu inkâr etmemek lâzımdır.
- Her dinde, " din adamları ", dini istismara yönelmiştir.
- Mûsevilerde hakîkat, içte gizli kalmıştır. Bu bakımdan tıpkı bizim zâhir ulemasına benzerler. Eski ahit 'teki güzel sözler, Süleyman'a aittir... Gerisi bir masal gibidir ve dünyevi kurallar silsilesi hâlindedir.
- Davûd, "Halifetullah " olduğu için, kendisine " tarîkât" verilmiştir. Bu nedenle " Zebûr "da sadece " ilâhi "ler vardır.
- Hristiyanlık , dinlerin gelişiminde, iç âleme dönüş , yâni Hakîkat'ın öğreniliş safhasıdır. İncil Hakîkat'e aittir. İncil İsa 'nın sohbet notları dır.
- Hristiyanların " Haç "ı, aslında anasır-ı erbaa 'ya işaret etmektedir. Bunun dört çıkıntısından biri noksan olsa, insân meydana gelemez. Haç , insânı ama, içinde Allah olan insân ı sembolize eder. Tapılacak olan O'dur. İçinde Allah olmayana , Allah'ı bilmeyene tapmak, puta tapmaktır.
- İslâmiyet , son din olarak, sadece felsefenin (din felsefesi) en tekâmül etmiş şekli olmakla kalmamış, aynı zamanda, kâinat için de mükemmel bir "rehber" olmuştur.
- Hind, Mısır, Yunan vb. felsefeleri dahil, tüm felsefeleri kapsayan ve mutlaka müracaat edilmesi gereken 'felsefe' , " İslâm-felsefesi "dir. Çünkü, İslâm felsefesi " gerçek "tir. Gerçek hayatı ve varlığın gerçeğini yansıtır.
- Dinimiz, " mârifet-dini " olduğu için, ne sadece Şeriât , ne de sadece Hakîkat onu temsil edemez. İkisi birlikte olmak zorundadır. Çünkü, Şeriât bilinmezse Hakîkat 'e, Hakîkat bilinmezse mârifet 'e geçilemez.
- Dinimizde teslis (üçleme) de vardır. Çünkü, "Bir" ancak " üç" le bilinir.
- Tenzîh Mûsevilik, teşbih Hristiyanlıktır. Müslümânlık ise " tevhîd" dinidir.
- Mârifet erbabı , hiçbir dinden değildir. Onlar, her dini kendinde toplayıp "insân " olmuş ve böylece de, " küfr-ü imân " derdinden kurtulmuşlardır.
- Müslümânlık , selâmet e çıkmaktır.
|
|
|