• Bedenin Gelişimi 

Doğumundan itibaren bedensel fonksiyonlarını inceleyecek olursak görürüz ki: İnsan, önce, bir süre dinlemekle işe başlamaktadır. Bebek, dinlediklerini beyin kasetine yerleştirir ve sonra “Konuş” emrini aldığında, deposunda biriktirdiklerini sırasıyla; önce heceler ve tek tek kelimeler, daha sonra da cümleler halinde çıkartmaya başlar. Bu nedenle sükut Allah'ın ihsanıdır ve kazanç mahallidir. Konuşmaysa, sarf mahallidir. İnsan kazanmadan sarf edemez ki... Durum, ilerde göreceğimiz seyr-i sülûkte de böyledir.

İnsanın yürümesi de aynı şekide gelişir. Çocuk ana rahmindeyken önceleri taş gibi, tamamen hareketsizdir. Sonra bitki gibi, bazı dış etkenlerle kitlesel olarak hareket etmeye başlar. Anneler bunu, karınlarında tekmelenme hissi olarak ifade ederler. Doğumu müteakip hareketlenirler, ama bu hareketleri bilinçsizdir. Bir süre sonra hayvan mertebesine gelip, dört ayak üstünde yürümeye başlarlar. Buna: “Emekleme” denir. Daha sonra kıyam edip, ayağa kalkar ve insanlığa adım atarlar.

Hareketli çocuklar zeki olurlar. Onların hareketlilikleri, içlerindeki cevherin fazlalığındandır. Bu durum, proton sayısı fazla olan atomlarda hareketliliğin (Fazla sayıdaki elektron hareketinin) fazla oluşuna benzer.

Bedensel âlemlerindeki bu değişimler insanın manevi âlemi için de geçerlidir. Bunu, ilerde, “Sülûk” bahsinde daha geniş bir şekilde anlatacağız.

İnsan bedeni göbek ile ikiye ayrılmıştır. Çocuk, anne rahminde göbek bağı vasıtasıyla kanla beslenip, gelişir. Doğumdan sonra rahmet şefkate dönüştüğünden, bu kez beslenme kanla değil, sütle olmaya başlar. Belirli bir yaştan sonra sütten de kesilir ve kendi gıdasını kâinattan kendisi çıkartarak hayatını devam ettirir. Bu durum el tutanlar için de böyledir ve ilerde Mürit bahsinde geniş olarak anlatılacaktır.

İnsanda, on iki tane burç vardır. Bunlardan yedisi kafada, ikisi göğüste, biri terazinin denge noktası olan göbekte, ikisi de genital bölgelerde, yani aşağıdadır. Göbek, ulvi ve süfli, yahut aydınlık ve karanlık bölgelerin birleştiği noktadır. Aslında o karanlık dediğimiz kısımlar da insan neslinin devamlılığını sağladığı için nur-u esvettir. Ben bu konulara pek girmek istemiyorum. Çünkü yanlış anlamalara neden olabiliyor. Nitekim, bu konularla uğraşanlar arasında istismar edilenler olduğu malumdur.

Zira alt kısım karanlık olduğu için yabancıya açılmaz, onu ancak ehli açabilir. Ehil haline gelmek için de nikâh şarttır.

İnsanın tüm hücreleri her yedi yılda bir tamamen değişir ve yenilenir. Bu nedenle insana yedi yaşına kadar mükellefiyet verilmemiştir. İnsan, on dört yaşından itibaren bir başka devreye girer ve bu devreleri her yedi yılda bir değişir.